ABD: Demokratlar yenildi - Trumpizmi komünizmle yenin!

“Tekelci kapitalizmin çağımızdaki yaşamı bir krizler zinciridir. Her kriz bir felakettir. Bu kısmi felaketlerden gümrük duvarları, enflasyon, devlet harcamalarının ve borçların artırılması yoluyla kurtulma ihtiyacı, ek, daha derin ve daha yaygın krizlere zemin hazırlamaktadır. Pazarlar, hammaddeler ve sömürgeler için verilen mücadele askeri felaketleri kaçınılmaz kılıyor. Sonuç olarak, devrimci felaketleri hazırlarlar.”

-Leon Troçki, Zamanımızda Marksizm

Amerikalılar şimdiki zaman ve gelecek hakkında karamsar. Sandık çıkış anketlerine göre, sadece %26'lık bir kesim gidişattan memnun ya da coşkulu iken, %72'lik bir kesim memnuniyetsiz ya da öfkeli. Borsa yükselişte olsa da sıradan Amerikalılar sürekli krizin acısını hissediyor. %78'i aydan aya yaşıyor. 2020'de 100 dolara mal olan mal ve hizmetler şimdi 120,54 dolara mal oluyor. Kiralar %30 daha yüksek. Bu arada, 800 milyarder şu anda ülkenin en alt yarısından daha fazla servete sahip.

Biden 2020'de değişim ve istikrar vaat ederek başkanlığı kazandı. O ve partisi fiyatları düşürmek ve konutları daha uygun fiyatlı hale getirmek için ne yaptı? Evrensel sağlık hizmetlerini hayata geçirdiler mi ya da asgari ücreti artırdılar mı? Avrupa ve Orta Doğu'da barışı korudular mı? Söz verdikleri gibi kamu arazilerinde petrol sondajına son verdiler mi? George Floyd ve diğer binlerce kişinin öldürülmesine yol açan ırkçı polis terörünü sona erdirdiler mi? Kısacası, işçilerin hayatlarını iyileştirmek için anlamlı bir şey yaptılar mı?

Tam tersine. Biden'ın görev süresinin büyük bölümünde enflasyon nesiller boyunca görülmemiş seviyelere ulaştı. Ukrayna'da Rusya ile bir savaşı kışkırttı ve Netanyahu'ya Gazze'de açık çek verdi. Petrol üretiminde rekor bir patlamaya başkanlık etti. Şehir ve ilçelerin yüzde 90'ından fazlası 2020'den bu yana polis harcamalarını artırdı. Ve 2022'de demiryolu işçileri patronlarıyla önerilen anlaşmayı reddettiklerinde, Biden ve Kongre'deki Demokratlar grev haklarını yasakladılar.

Ancak müesses nizama karşı duyulan öfke, Biden'ın başkanlığındaki felaketin çok ötesine uzanıyor. Demokratlar 1977'den bu yana toplam on yıl boyunca Beyaz Saray'ı ve Kongre'nin her iki kanadını da kontrol ettiler. Bu güçle ne yaptılar? Taft-Hartley ve diğer sendika karşıtı yasaları yürürlükten kaldırdılar mı? Kürtajı ülke çapında yasallaştırarak Roe v. Wade'e rağmen korudular mı? Sosyalleştirilmiş sağlık hizmeti sundular mı ya da herkes için eğitim ve barınma hakkını garanti altına aldılar mı? Denediler mi bile? Soru kendi kendini cevapliyor.

Kötü bir ekonomi ve sevilmeyen bir iktidar ülkenin kuruluşundan bu yana kaybeden bir kombinasyon olmuştur. Demokratların kaybetmesi kimseyi şaşırtmamalı. Şaşırtıcı olan tek şey Trump'ın zafer marjının daha da büyük olmamasıdır.

Bunun nedeni basittir. Milyonlarca sıradan işçi Trump'ı doğru bir şekilde düşman olarak algıladı ve Harris'e oy vermekten başka bir seçenek bulamadi. Demokrat Parti'nin liberal neoconları tarafından Trump'ın zaferinin Hitler'in ikinci gelişi anlamına geleceği yönünde manipüle edildiler.

Ancak bu ve Roe v. Wade'in iptali bile yetersizdi, çünkü milyonlarca kişi içgüdüsel olarak Demokratlardan da aynı derecede nefret ediyordu. Ekonominin hızla geliştiği ve “Amerika'nın zaten harika olduğu” Biden-Harris yalanına kanmadılar. Ortalık yatıştığında, Harris seçmenlerinin çoğunun kandırıldıklarını anlayacaklarından ve Demokratların ne olduklarını göreceklerinden eminiz: işçi sınıfınin çıkarlarını hiçbir zaman temsil etmeyen bir sistemin alaycı savunucuları.

Sadece bir örnek vermek gerekirse, göç meselesini ele alalım. Ülkenin hayvan yiyen suçlular tarafından “istila” ve “işgal” edildiğini iddia eden Trump, bu ülkede köklü bir geçmişe sahip olan ırkçılık zehrinden faydalanarak bir histeri havası yarattı. Demokratlar Trump'ın argümanlarının üslubunu reddederken, sınırla ilgili demagojisinin özünü çoğunlukla kabul ettiler.

Kapitalizm ABD'de çoğunluğun yaşam standardını aşağı çekmiştir. Ancak bu durum sözde gelişmekte olan ülkeler için daha da geçerlidir. Emperyalistler bu ülkelerdeki insanlara neredeyse hiçbir ücret ödememekte, bu da ABD şirketlerinin süper kârlar elde etmesine yol açmaktadır. Latin Amerika'da ve başka yerlerde milyonlarca insanın çaresizliği ekonomik mülteci akınına yol açmıştır. Ancak bu sorunun çözümü sert sınır politikaları değil, her yerde insanların yaşamlarını iyileştirecek olan kapitalizme ve emperyalizme son vermektir. Dünyanın dört bir yanındaki işçiler aynı düşmanla karşı karşıyadır: büyük şirketler, özellikle de Amerikan büyük şirketleri.

Kısa bir süre öncesine kadar Cumhuriyetçiler yaptırımların ve savaşın partisi olarak görülüyordu. Şimdi ise bu görevi Demokratlar üstlenmiş durumda. Mevcut ya da eski 700'den fazla ulusal güvenlik yetkilisinin Harris'i desteklemesi her şeyi anlatıyor.

Ukrayna Savaşı'na gelince, bu tamamen önlenebilir bir durumdu, ancak Biden Ukrayna'nın NATO'ya katılabileceği sözünü vererek Zelensky'i savaşa itti. Eski Sovyet topraklarına onlarca yıl yerleştikten sonra yaptığı bu hamle Rusların tahammül edemeyeceği bir “kırmızı çizgiydi” ve bunu engellemek için Ukrayna'yı işgal ettiler. Biden, Rusya'yı zayıflatmak amacıyla savaşı devam ettirmek için milyarlarca dolarlık silah ve mühimmat sağladı. Sonrasında Ukrayna ve Rusya halklarının üzerine yağan ölüm ve yıkım korkunçtu ve tüm bu kan Demokratların ellerindeydi. En azından bu konuda, Trump haklı olarak kendisini “savaş karşıtı” aday olarak sunabilir - her ne kadar savaş karşıtlığının nedenleri farkli olsa da

Bir de Filistinlilerin acımasızca katledilmesi, Lübnan'daki savaş ve İran'a yönelik saldırılar var. Gazze'de 45.000'den fazla, Lübnan'da ise 3.000'den fazla insan İsrail devleti tarafından, çoğunlukla ABD tarafından tedarik edilen silah ve mühimmat kullanılarak öldürüldü. Tüm bu kan Demokratların eline bulaşmıştır.

Harris, Biden'ın halefi olarak atandıktan kısa bir süre sonra, “The View” adlı sabah programının sunucularından biri tarafından yumuşak bir şekilde topa tutuldu: “Geçtiğimiz dört yıl boyunca Başkan Biden'dan farklı olarak yaptığınız bir şey olsaydı ne yapardınız?” Verdiği yanıt her şeyi anlattı ve muhtemelen milyonlarca kişinin kararını o anda vermesine yardımcı oldu: “Aklıma gelen tek bir şey bile yok.”

Bu hangi şekilde, biçimde ya da formda “ehven-i şer” olarak değerlendirilebilir?

Sağa doğru bir kayma mı?

“Amerikan Solu” olarak adlandırılan kesimin çoğu Demokratlara boyun eğmektedir. Onların rolü, kapitalistlerin bu kanadını korumak ve gerici politikalarına mazeret üretmektir. Seçimlere verdikleri sinmiş tepki liberallerin aynadaki görüntüsüdür: “İşçiler sağa kayıyor! Oh, vay halimize!”

Buna karşılık, Marksistler kendilerini toplumdaki sınıf ilişkilerinin ölçülü ve bilimsel bir analizine dayandırırlar. Kuşkusuz, çok fazla gürültü ve birçok dolambaçlı ve çelişkili eğilim olabilir. Ancak 2024 seçimlerinin temel açıklaması aslında oldukça basittir: Kapitalist Demokratlar, sistemlerinin yönetilemez krizini yönetmekte bir kez daha başarısız oldular. Kitlesel bir işçi sınıfı alternatifinin yokluğunda, “diğer” kapitalist partiye bir şans daha verilecektir.

Son 16 yılın 12'sinde Demokratların yönetimi altında yaşadıktan sonra, Amerikalıların sadece %32'si kendini bu partiyle özdeşleştiriyor. Bununla birlikte, sadece %29'u kendini Cumhuriyetçi olarak tanımlamaktadır. 37'lik bir oranla bağımsızlar artık seçmenlerin çoğunluğunu oluşturuyor ve Trump bu kesimden kesin bir avantaj elde etti. Özellikle, “çifte nefret edenler” olarak adlandırılan ve her iki aday hakkında da olumsuz görüş bildiren seçmenler, Trump'ı Harris'e karşı %55'e %32 gibi açık bir farkla desteklemiştir.

Trump, Latinler ve Siyahlar da dahil olmak üzere çok sayıda demografik gruptan gelen oy dalgası sayesinde Seçmen ve halk oylarını [Electoral College] kazandı. Demokratlar insanları korku temelinde sandığa götürmeye çalışırken, Trump tabanını çok daha motive edici bir duygu olan öfke temelinde harekete geçirdi. Ancak öfke sizi sadece bir yere kadar götürebilir - aynı zamanda icraat da yapmalisiniz..

Trump ayrıca geleneksel yönetim kurumlarına duyulan yaygın güvensizliği de ustalıkla kullandı. Seçim sistemini kendisine karşı hile yapmakla suçladığında, bu halkın geniş kesimlerinde büyük bir yankı uyandırdı. Yakın zamanda New York Times tarafından yapılan bir ankette “Amerikan demokrasisinin” halkı temsil etme konusunda iyi bir iş çıkarıp çıkarmadığı soruldu. Sonuçlar sadece %49'unun iyi bir iş çıkardığını, %45'inin ise iyi bir iş çıkarmadığını düşündüğünü gösterdi.

Oyların tahrif edildiği ve hile yapıldığı iddiaları doğru olmasa da, doğru olan ülkenin “demokrasi” versiyonunun hiçbir zaman gerçek anlamda demokratik olmadığıdır. Kapitalizm artan bir yaşam standardı ve bir ölçüde istikrar sağladığı sürece, çoğunluk buna uymuştur. Hayat zor olabilirdi ama en azından hayatınızın anne ve babanızınkinden ve çocuklarınızın hayatının da sizinkinden daha iyi olacağına dair bir vaat vardı. Artık büyük çoğunluk için durum böyle değil, bu da derin bir güvensizliğe ve tüm düzenin sorgulanmasına yol açıyor.

Trump kendisine net bir yetki verildiğini iddia ediyor, ancak zaferinin belirleyici niteliği abartılmamalıdır. Nispeten yakın zamandan iki örnek vermek gerekirse, 1964'te Lyndon Johnson Barry Goldwater'a karşı gerçek bir ezici üstünlük kazandı, 52'ye karşı 486 seçmen oyu alarak %80,6'lık bir zafer marjı elde etmişti. Reagan ise Jimmy Carter'ı yüzde 81.8 puan farkla, 489 seçmen oyuna karşılık 49 oyla geride bıraktı.

2024'teki genel katılımın 2020'dekinden daha düşük olduğu görülüyor. Her iki partiden de tiksinen milyonlarca kişi seçimlere katılmadı. Yeşil Parti'den Jill Stein için 640.000'den fazla oy kullanılmış ve RFK, Jr. yarıştan çekilip Trump'ı desteklemesine rağmen 616.000 oy almıştır. Diğer küçük partiler ve Cornel West de bazı protesto oyları almıştır. İddia edilen risklere rağmen, seçim arifesinde ankete katılanların %58'i yeni bir üçüncü parti istediklerini söyledi.

Sınıf sorunu ve “sol ”un başarısızlığı

AP VoteCast'e göre, Trump seçmenlerinin yaklaşık yarısı kararlarında en önemli etkenin yüksek fiyatlar olduğunu söyledi ve bunların çoğu bağımsızdı. Başka bir deyişle, her zaman pragmatik olan Amerikan seçmeni cüzdanıyla oy verdi. İşçi sınıfının sorunlarına, yani hiçbir kapitalist partinin çözemeyeceği sorunlara çözüm bulmaya çalışıyorlar. Toplumdaki kutuplaşma, sınıftan bağımsız kitlesel bir siyasi ifadenin yokluğu nedeniyle çarpıtılmış olsa da, yine de bir sınıf kutuplaşması biçimidir.

O halde açık olalım: Amerikan siyasi düzeninin sınırlı parametreleri içinde bile Demokratlar da sağcı bir partidir. Bunu nesnel bir “sağa kayış” olarak görmek yerine, 2024 seçimleri bir hoşnutsuzluk ifadesi ve Trump'ın kendine özgü sağ-popülizmine doğru bir kayış olarak anlaşılmalıdır. Çekirdek destekçilerinin çoğu gerçekten de fanatik yabancı düşmanları olsa da, ona oy verenlerin çoğunluğu muhtemelen bunu sadece düzene karşı bir oy olarak gördü. Trump'a verilen oy bir tür değişime verilen oydu, ille de sağa “verilen” bir oy değil.

Trump, kapitalizmin temel nedeni dışında krizden herkesi ve her şeyi sorumlu tutarak işçi sınıfının meşru öfkesine utanmadan hitap ediyor. Soyut çözümler öneriyor ve destekçilerine bir şeyleri düzeltmek için başkalarına para ödetileceğine dair güvence veriyor. Ancak “milyarderler sınıfına” saldırmıyor ve servet dağılımı, genişletilmiş sosyal programlar veya daha yüksek ücretler için çağrıda bulunmuyor - tam tersi.

Kürtaj haklarının genişletilmesi ya da korunmasına yönelik önlemler, işçi sınıfı sorunlarının bir çıkış noktası bulmaya çalışmasının bir örneğidir. Arizona ve Missouri gibi “kırmızı eyaletler” de dahil olmak üzere bu tür on önlemden yedisi kabul edildi. Florida'da %57'lik bir kesim önlemi desteklemiş ancak demokratik olmayan %60'lık barajı geçememiştir.

Nebraska'da Senato adayı Dan Osborn, 2021 Kellogg grevi sırasında Fırıncılar Sendikası'nın lideriydi. Görünüşte bağımsız olarak yarışsa da, programı ABD kapitalist siyasetinin kabul edilebilir sınırları içindeydi ve Demokratlar onu etkin bir şekilde destekledi. Sonunda, Cumhuriyetçi iktidara karşı %8 oranında kaybetti. Ancak bu, Trump'ın Harris'i eyalette 22 puanla ezmesinden çok daha yakın bir sonuç.

Biden'ın olağanüstü savunucusu Bernie Sanders bile bunu görebiliyor: “İşçi sınıfını terk eden bir Demokrat Parti'nin, işçi sınıfının kendilerini terk ettiğini görmesi hiç de şaşırtıcı olmamalıdır. Demokrat liderlik statükoyu savunurken, Amerikan halkı öfkeli ve değişim istiyor.”

Ne yazık ki, Sanders’in aydınlanması birkaç yıl geç oldu. Üst üste üç seçimde müesses nizamın seçtiği adayları destekledikten sonra, işçi sınıfı adına konuştuğunu iddia edemez. Trump'ın sahip olduğu cesaretin ve cüretin yarısına sahip olsaydı, Demokratlardan uzun zaman önce ayrılır ve Amerikan işçilerinin hoşnutsuzluğunu daha sol bir dille ifade ederdi.

Politikaları en iyi ihtimalle reformist kalsa bile, bu ülkede gerçek sosyalizme ve sınıf siyasetine kapıları açardı - ve işte tam da bu yüzden partisinin müesses nizamından gelen baskı karşısında geri adım attı. Herkesin bildiği gibi, doğa boşluktan nefret eder. Manhattanlı milyarder bir dolandırıcı bu boşluğu dolduracak kadar cesurdu ve başarısının sırrı da budur.

Yani evet, Trump lehine ve iktidar partisi aleyhine bir seçmen düzenlemesi oldu. Ancak bu, Cumhuriyetçilerin kapitalist sınıfın, kapitalist sınıf tarafından ve kapitalist sınıf için bir parti olmaya devam ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Trump bu partiyi başarılı bir şekilde ele geçirdi ve ona radikal sağ-popülist bir renk verdi. Ancak Trump'ın cazibesi otomatik olarak Cumhuriyetçi Parti'nin bütününe yayılmadı ve yayılmayacak. Trump gerçekten de kendine özgü bir aday. JD Vance 2028'de Beyaz Saray'a varmak için elinden geleni yapacak olsa da, pek çok şey Trump'ın ikinci yönetiminin gerçekte nasıl sonuçlanacağına bağlı olacak.

İlk döneminin göreceli başarısını sağlayan faktörlerin benzersiz birleşimi ikinci dönemde tekrarlanmayacaktır. Trump doğanın bir gücü olabilir, ancak ulus-devlet, piyasa ekonomisi, üretim araçlarının özel mülkiyeti ve dünya ilişkilerinin değişen tektonik plakaları daha da büyük güçlerdir.

Kitlesel bir işçi partisinin varlığının tüm tartışmayı değiştireceğine hiç şüphe yok. Böyle bir parti, egemen sınıfın sahip olduğu muazzam zenginliğin, dünyanın doğal kaynaklarına uygulanan insan emeği tarafından yaratıldığını açıklardı. Bu zenginliğin gerçekte büyük çoğunluğa, yani işçi sınıfına ait olması gerektiğini savunurdu. Bir işçi hükümetinin ve planlı ekonominin, ekonominin komuta kademelerini kamulaştırarak ve demokratik işçi kontrolü altında çalıştırarak herkes için yaşam standartlarını nasıl yükselteceğini açıklardı.

Ancak sendika liderleri işçi sınıfının partisini kurmaya bile teşebbüs etmediler. Bunun yerine, öncelikle ülkenin sanayisizleşmesine başkanlık eden Demokrat Parti'yi desteklediler. Teamsters gibi sendikaların kimseyi desteklememeyi tercih etmesine şaşmamalı çünkü Demokratları desteklemek tabanda bir isyana neden olacaktı. İşçi liderlerinin sınıf işbirliğinin yarattığı boşluk ve kafa karışıklığı Trumpizm'in önünü açan şeydir.

Trump diktatörlüğü mü?

Marksistler, bireylerin bir hevesle büyük ve karmaşık bir ülkenin diktatörü olamayacağını bilirler. Kapitalist toplumlarda, burjuva Bonapartist diktatörlükler, sınıf mücadelesi uzun bir süre boyunca ateşli bir hal aldığında ve mücadele eden sınıflardan hiçbiri kesin bir zafer elde edemediğinde ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda, güçlü bir adam devlet aygıtının dizginlerini ele geçirebilir, çatışan sınıfların üzerinde yükseliyor gibi görünebilir, her ikisine de darbeler vurabilir ve aralarında denge kurabilir. Ancak son tahlilde güçleri, savundukları burjuva mülkiyet ilişkilerine dayanmaktadır. Yüzeysel görünüşe rağmen, ABD'de böyle bir durumdan çok uzaktayız.

Sınıf mücadelesinin açık ifadeleri son yıllarda grevler ve sendikalaşma hareketleri şeklinde artmış olsa da, devrim öncesi bir duruma ve kesin bir hesaplaşmaya yaklaşmadan önce gidilmesi gereken uzun bir yol var.

Dahası, egemen sınıf derinden bölünmüş durumda. Kuşkusuz, Trump'ın politikalarından sonsuz kâr arayışları için faydalanacaklardır. Dünyanın en zengin on kişisinin Trump'ın yeniden seçilmesiyle 64 milyar dolar daha zenginleşmesi ve ABD hisse senetlerinin değerinin 1,62 trilyon dolar artarak bir günde en iyi beşinci performansını sergilemesi çok şey anlatıyor. Bununla birlikte, çoğu Kamala Harris'in daha güvenilir ellerini tercih ederdi. Seçimden önceki kamu kayıtlarına göre 83 milyarder Harris'i açıkça desteklerken 52'si Trump'ı destekledi. Çoğu onu tarihin hızlandırıcısı olarak görüyor ve yangına körükle gitmesinden hoşlanmıyor. Ayrıca Trump'ın “derin devlet” olarak adlandırdığı - Pentagon da dahil olmak üzere federal bürokrasinin devasa mekanizması - içinde Trump'ın politikalarına karşı güçlü bir muhalefet var.

Şu anda sözde MAGA hareketi zaferinin tadını çıkarıyor. Ancak homojen olmaktan çok uzak, son derece çelişkili ve istikrarsız. Orta vadede bile, Trump'ın seçim/seçmen koalisyonu sıradan Siyah ve Latin işçileri, milyarderleri ve Steve Bannon'u zorlukla barındırabilir. Trump'ın iktidarda olması, disiplinli bir diktatörlük makinesi anlamına gelmiyor; aksine, arkadan bıçaklamaya ve entrikaya girişen, çoklu gündemler peşinde koşan birçok ego ile dolu bir yönetim anlamına geliyor. Trump'ın kendisi de bir anda fikir değiştirebilen dengesiz bir figür.

Geçmiş geleceğin garantisi olmasa da, Trump'ın ilk döneminde bir diktatörlük kurmadığını belirtmek gerekir. 6 Ocak 2021, önceden planlanmış bir “ayaklanma” değil, hükümetin yeterli güvenliği sağlamaması nedeniyle kontrolden çıkan kudurmuş bir protestoydu. Olaylar daha da kontrolden çıksaydı ve ABD ordusu devreye girseydi, bu bir Trump diktatörlüğü kurmazdı - onu Beyaz Saray'dan zorla uzaklaştırırdı.

Trump otokratik eğilimlere sahip olsa da, Trump'ın ikinci dönemine ilişkin perspektif diktatörlük değil, muazzam bir istikrarsızlık perspektifidir. Yeni yönetim, gerileyen dünya kapitalizminin sorunlarıyla baş etmek zorunda kalacak. Trump işletmelere ve diğer ülkelere emirler yağdırabileceğini düşünebilir ama kapitalizm böyle işlemez. İşletmeler yalnızca kâr elde etmek için vardır ve bu da genişleyen bir pazara bağlıdır. Çeşitli ulus-devletler kendi çıkarlarını korumak için savaşır ve sık sık çatışma halindedir. Ekonomik sorunlar sistemiktir; sistemi değiştirmezseniz, ona zincirlenmiş kalırsınız - bu Trump için de geçerlidir.

Harris zaferini ilan ettikten sonra destekçilerine yıldızları vaat ederken, Trump destekçilerine ay hariç her şeyi vaat etti. İşte zafer konuşmasından sadece birkaç örnek:

Burası dunyanin en yüce ülkesi, ve potansiyel olarak dünyanın açık ara en yüce ülkesi ve şu anda tüm bunları geri almak için çok çalışacağız. Şimdiye kadar görülmüş en iyi haline getireceğiz. Bunu yapabiliriz.

Amerika'nın görkemli kaderinin kilidini açacağız. Halkımız için en inanılmaz geleceğe ulaşacağız.

Ülkemizi hiç olmadığı kadar iyi bir yer haline getireceğiz.

Amerika'nın geleceği daha önce hiç olmadığı kadar büyük, daha iyi, daha cesur, daha zengin, daha güvenli ve daha güçlü olacak.

Trump aşırı vaatlerde bulundu ve sistemin içinde bulunduğu kriz göz önüne alındığında, vaatlerinin altında kalmak zorunda kalacak. Aslında, uygulandığı takdirde, toplu sınır dışılar ve yüksek gümrük vergileri gibi önerilerinin çoğu sorunları daha da kötüleştirecek ve milyonlarca kişi Trump’in vaatlerini satın aldığına pişman olacak. Sınırı kapatmak parmağını şıklatmakla gerceklesemeyecegi gibi, özel bankacılık, inşaat, konut, imalat, sağlık, enerji, gıda, iletişim, perakende ve ulaşım sektörlerini kontrol etmiyor.

Somut ve kalıcı sonuçların elde edilememesi hayal kırıklığına ve daha radikal çözümler için yeni arayışlara yol açacaktır. Sonunda, sınıfsal sorunlar açıkça ön plana çıkacak ve sarkaç kararlı bir şekilde sola doğru sallanacaktır. New York Times'ın 2024 seçimlerinin ardından doğru bir şekilde belirttiği gibi:

Bay Trump'ın zaferi, 35 yıl önce Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana Amerikan yaşamını şekillendiren liderlere ve kurumlara karşı bir güvensizlik oyu anlamına geliyor... Bay Trump ve koalisyonu, yerine geçtiklerinden daha iyi bir şey yaratamazlarsa, yıkılan Bush, Clinton ve Cheney hanedanlarının yaşadıkları kaderi paylaşacaklar. Yaratıcı yıkım için yeni bir güç ortaya çıkacaktır, muhtemelen Amerikan solundan.

İleriye giden yol: RCA'yı inşa edin!

2024 seçimleri bir uyanış çağrısı olmalıdır: Kongre ve Beyaz Saray'ı kim kontrol ederse etsin asıl kaybedenler işçilerdir. Giderek daha fazla sayıda Amerikalı bu sonuca varıyor. Seçim gününden bu yana, ülkenin dört bir yanındaki komünistler RCA'ya katılmak için iletişime geçiyorlar:

Demokratlar ve kapitalizm bizi hayal kırıklığına uğrattı. Asheville ve Valencia'daki sel felaketleri ve Gazze'deki soykırım beni çileden çıkardı. Benden bu kadar. Trump kazandı çünkü Demokratlar bize Kamala'yı kongre yapmadan zorla verdiler ve Kamala'nın sağı kucaklayan ve İsrail'i kınamayan tavırları o kadar aptalcaydı ki, sanki kaybetmeyi hesaplamış/amaçlamış gibi görünüyordu. Örgütlenelim. Raleigh, NC'de bir avukatım ve oy vermekten ve umut etmekten daha fazlasını yapmak istiyorum. (Raleigh, NC)

İnandığım şey için bir duruş sergilememin zamanı gelmişti. Dün geceki seçim sonuçları, bağlarımı sağlamlaştırmak için ihtiyacım olan son itici güçtü. Ben de katılmak istiyorum. (Seattle, WA)

Bu seçim benim için bardağı taşıran son damla oldu. Devrimci teori hakkında bilgi edinmeyi yavaş yavaş, giderek daha fazla takıntı haline getirdim ve yaklaşık bir yıl önce nihayet Paris komünü ve ardından SSCB devrimleri hakkında derinlemesine bir araştırma yaptım. Bulduklarımla dünyam tamamen alt üst oldu. Sınıf mücadelesinin tek yolu budur. Artık emperyalist soykırımlara hayır. Devrimci olmayı daha iyi bir gelecek için tek yol olarak görüyorum. (Wilmington, NC)

Sonuçlar bazılarının moralini bozmuş olsa da, RCA bu ülkenin devrimci ve sosyalist geleceği konusunda her zamanki gibi iyimserliğini korumaktadır.

Bu seçim, işçi sınıfının karşı karşıya olduğu gerçek sınıf sorunlarına ve patron partilerinin bunları çözmedeki yetersizliğine daha fazla açıklık getirmektedir. Trump'ın sıkı destekçilerinin çoğu, ne olursa olsun onu sonuna kadar takip edecektir. Ancak Trump'a sırf iktidardakilerden daha fazla nefret ettikleri için oy verenler için Donald Trump 2.0 Okulu paha biçilmez bir öğrenme deneyimi olacaktır.

İzolasyon ve kaçış herkesin aklındaki son şey olmalıdır. Yaşanabilecek en iyi hayat, toplumun nasıl işlediğinin ve nasıl değiştirilebileceğinin bilincinde olmaktır. Önümüzdeki yol çalkantılı, uzun ve zorlu olacak, ancak insanlığın kapitalist toplumun sömürü ve baskısından kurtulmasına yol açacaktır.

Trumpizmi sadece sınıf mücadelesi yenebilir - Ehven-i şer değil!

Sınıf savaşından başka savaş yok!

Join us

If you want more information about joining the RCI, fill in this form. We will get back to you as soon as possible.